23 Nisan Kutlu Olsun

23 Nisan 3

Yorum bırakın

23 Nisan 2015 · 00:26

Yaratıcılığın 3M Yolu…

3M Şirketinin başarısının, yaratıcılığının arkasında yer alan düşüncenin özeti:

“3M, çalışanlarına inisiyatiflerini kullanabilecekleri bir çalışma ortamı sunar.”

3M çalışanlarının potansiyellerini kullanabilecekleri bir yerdir. 3M çalışanları öğretici, teşvik edici edici profesyonel kişilerin çalıştığı bir ortamda çalışırlar. 3M çalışanlarına yetki ve sorumluluk verir, kişilerin, şirketin hedeflerine başarıyla ulaşması için kendi yollarını kullanmalarına izin verir. 3M çalışanlarını farklı işlere, farklı bölümlere dünyanın farklı yerlerine yönelterek kendilerini geliştirmelerini sağlar, teşvik eder. Çalışanlarının şahsi problemlerini çözümlemek için programlar düzenler. 3M çalışanlarına, sosyal yardımlar ve güvenlik sağlar. 3M çalışanlarının sağlığını ve güvenliğini temin etmek için çok çalışır. Bütün bunların karşılığında 3M çalışanlarından güçlü bir destek alır, çalışanlar şirketin bir parçası olmaktan gurur duyarlar.

McKnight İlkeleri

3M’in değerlerinin ve güçlü noktalarının pek çoğu bir insanın çabalarına bağlanabilir: 3M’in 30 yıl genel müdürlüğünü yapan William Mc.Knight’dan söz ediyoruz. Şirket büyüdükçe 3M’in yüzyüze kalacağı zorlukları öngörecek kadar ileri görüşlü bir kişi olan Mc. Knight 3M çalışanlarına atfen kaleme alınan bir dizi ilke ortaya koymuştur:

“İşletmemiz büyüdükçe, sorumluluğu astlara delege etmek ve tüm çalışanları kendi inisiyatiflerini kullanmaya teşvik etmek giderek önem kazanmaktadır. Eğer yeterince iyilerse, yetki ve sorumluluğumuzu devrettiğimiz bu kişiler işlerini kendi bildikleri şekilde yapmak isteyeceklerdir. Bunlar istediğimiz özelliklerdir ve işlerini yapma tarzı genel faaliyet modelimize uygunluk gösterdiği sürece, insanlar teşvik edilmelidir.
Hatalar yapılacaktır; ancak bir kişi esasen haklı ise, yaptığı hatalar, uzun vadede otoriter davranıp işlerini nasıl yapacaklarını söylemeyi görev edinen yönetimin yapacağı hatalar kadar ciddi olmayacaktır. Hata yapıldığında yıkıcı ölçüde eleştirel davranan bir yönetim, inisiyatifi öldürür ve eğer büyümeye devam edeceksek, inisiyatif sahibi pek çok insanı bünyemizde barındırmalıyız.”
William L. McKnight

McKnight bu sözleri 1941’de söylemişti. 50 yıl öncesinden günümüzün “insanlara yetki verme” kavramını öngörmüş ve 3M’in yenilik kültürünün zeminini hazırlamıştı.

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

İşinizi Bölenlerle Başa Çıkma Yolları

Gün içinde kaç kez bölünüyorsunuz? Muhtemelen, epey fazla… Program akışınızı kontrol edebildiğinize inanıyor musunuz? Yanıtınız hayır ise, işinizi bölenlerle başa çıkmak için önlem almaya ne dersiniz?

Bölünmeler, genellikle siz ve iş arkadaşınız arasında önceliklerin çatışması gibi bir durum olduğunda ortaya çıkar ve zamanı bir sünger gibi emer. Çatışmalara son verirseniz, bölünmelere de son verirsiniz.

Bölünmenizin nedeni siz misiniz? Bölünmeleri, işten kaçmak için bir özür olarak mı kullanıyorsunuz? Bir kez bölündüğünüzde, bunu, yapmakta olduğunuz işe ara vermek için bir özür olarak kullanmak cazip gelebilir. Bölünmeden önce nerede kaldığınızı not edin ve her şey bittikten sonra, işinize kaldığınız yerden devam edin.

Birinciyi bitirmeden ikinci bir projeye mi başlıyorsunuz? Bir başkasına başlamadan önce elinizdeki işi bitirseydiniz, kendinizi nasıl hissederdiniz? Yarım kalan işler, enerjinizi tüketir. Tam iş çıkarmak, başlangıçta çok zaman alsa da uzun vadede size zaman kazandırır.

İşinizi erteliyor musunuz? Ertelemeyi bırakın ve harekete geçin; işi hemen yapın! Dikkatiniz mi dağılıyor? Radyoyu kapatın; dış dünya sizi rahatsız ediyorsa, stor perdeyi indirin ya da masanızı kapıdan uzak bir yere yerleştirin.

Bölünmeyi Önleyecek 6 İpucu

Programlanmamış ziyaretler: Ofiste, meslektaşlarınızın kendilerini rahat hissetmelerini sağlayacak sandalyeleri ortadan kaldırın. Evde, arkadaşlarınızdan, ziyarete gelmeden önce sizi aramalarını rica edin. Ne de olsa, onca yolu boş yere gelmelerini istemezsiniz!

Telefonla bölünmeler: Sesli mesaj sisteminiz var mı? Varsa, günde birkaç saatliğine kullanmaya başlayın. Böylece, işinize devam etmek için, bölünmeden çalışabileceğiniz bir zaman dilimi kazanırsınız. Şirket politikanız gereği müşterilere “gerçek kişi” olarak yanıt vermeniz gerekiyorsa, bir meslektaşınızdan sizin adınıza not almasını rica edebilirsiniz. Onun biraz sakin zaman geçirmeye ihtiyacı olduğunda da siz telefonlara bakarsınız. Günün ilerleyen saatlerinde, çağrılara geri dönün. Her gün bir “telefon saati”niz olmasına dikkat edin. Telefon çağrılarınızı gruplarsanız, daha az zamanınızı alırlar; çünkü bölünmenize neden olmazlar. Artık, kontrol sizdedir.

Uzatılan konuşmalar: Konuşmayı uzatmayın ya da bölünmeyi uzatacak herhangi bir şey yapmayın. Biri masanıza gelir ya da size telefon ederse, ayağa kalkın. Ayakta konuşmak, rahatsız edicidir; dolayısıyla, bu tür konuşmalar, genellikle daha kısa sürer.

Rahatsız etmeyin: Gün içinde “yalnızca size ait olan bir zaman dilimi” programlamaya çalışın. Bu süre içinde, kapınızı kapayın; dışına “Rahatsız etmeyin” yazısı asın ve işinize devam edin. Aynı zamanda, meslektaşlarınızı görebileceğiniz bir zaman aralığı da ayarlayın. Onları bir kez eğittiğinizde, her gün yalnızca 10:00-12:00 arası müsait olduğunuz fikrine alışacaklardır.

Kibarca hayır demeyi öğrenin: Aşağıda, kimseyi kırmadan meşgul olduğunuzu söylemenize yardımcı olacak birkaç ifade şekli yer alıyor:

‘Kusura bakma, şu anda konuşamam; ama 11:00’den sonra müsait olacağım; arzu edersen o zaman konuşabiliriz’

‘Şimdi bir toplantıya gireceğim; yarın ilk iş seni arasam, olur mu?’

‘Seninle sohbet etmek güzeldi; ama şimdi bir raporu tamamlamam gerekiyor.’ ‘Yarın/önümüzdeki hafta yine konuşuruz’

Ofiste e-posta kullanımını teşvik edin: Sürekli bölünmektense, meslektaşlarınızdan, soru ya da fikirlerini e-postayla paylaşmalarını isteyin. Sizin için uygun bir zamanda yanıt verebilirsiniz.

Alıntıdır

Yorum bırakın

Filed under Meraklılar için...

İşyerinde Başarı Kuralları

• İş yerinde konuk karşılayan taraf erkek veya kadın ayırımı olmadan konuğunu ayakta karşılamalıdır.
• İş yaşamı ile özel yaşam birbirine karıştırılmamalı, özel işler iş saatleri dışında yapılmalıdır.
• İş yerinde kullanıma açık telefon, faks ve kırtasiye malzemeleri özel işler için kullanılmamalıdır.
• İş yerinde çok acil durumlar dışında özel telefon görüşmeleri yapılmamalıdır.
• Telefonla aradığımız kişiye önce kendimizi tanıtmamız bizi tatsız karışıklıklardan kurtarır.
• Telefonla aradığımız kişiyi bir başka telefonu yanıtlamak üzere beklemeye almamalıyız.
• Telefonla yapacağımız bir davette, davetli kişiye yer ve zaman dışında, katılacak kişileri de bildirerek tercih hakkı vermemiz yerinde bir davranış olacaktır.
• Telefonla sona erdirecek, arayan taraf olmalıdır.
• Telefonla arayan kişi, hat kesilmesi sonucunda yarıda kalan konuşmayı tamamlamak üzere karşı tarafın aramasını beklemeden hemen tekrar aramalıdır.
• Telefonla bir yere davet edildiğimizde, daha sonra yanıtlayacağımızı söylemek yerine, programımızı kontrol eder etmez hemen geri arayacağımızı bildirmemiz yerinde bir davranış olur.
• Telefonla aradığınız kişi o sırada bir konuk ağırlamakta ise konuşmayı çok kısa tutmak gerekir.
• Önemli bir telefon beklediğimiz durumlarda, bizi arayan kişiye o telefon gelince kendisini beklemeye almak durumunda kalacağımızı bildirmemiz uygun bir davranıştır.
• Telefon görüşmelerimizde konferans sistemini kullanacağımız zaman karşı tarafı kesinlikle bundan haberdar etmemiz gereklidir.
• Telefonla yanlış bir yeri aradığımızı fark ettiğimiz anda, oranın kaç numara olduğunu sormak yerine, aramakta olduğumuz numarayı tekrarlamak doğru olacaktır.
• Telefondaki sesimiz, yüzümüzü görmeden konuşan karşı taraf için, tüm duygu ve mimiklerimizi ileten çok önemli bir enstrümandır.
• Telefonla görüşürken yanımızda bir başkası da varsa, aynı anda iki tarafla da konuşmamalı, tercihimizi yapmalıyız.
• Telefonda uzun süreli bir görüşme için aradığımız kişiye, önce zamanının uygun olup olmadığını sormalıyız.
• Sokakta ya da postanede, telefon kuyruğunda beklerken. O sırada konuşmakta olan kişiye kulak misafiri olmayacağımız bir uzaklıkta durmalıyız.
• Cep telefonuyla aradığımız kişiye öncelikle konuşabileceği rahat bir yerde olup olmadığını sormalıyız.
• Halka açık telefonda bir dizi görüşmemiz olacaksa, arkada bekleyen kişilere acil görüşmeleri olup olmadığını sormalı, eğer varsa sıramızı onlara vermeliyiz.
• Cep telefonu mesaj servisine not bırakırken ismimizi belirtmeyi unutmamalıyız.
• Cep telefonumuzu kullanırken, sabit telefonlarda olduğu gibi arama saatlerimize dikkat etmeliyiz.
• Cep telefonumuzu kolay ulaşabileceğimiz bir yerde taşımalıyız; ona ulaşıncaya kadar geçen süre boyunca çalması çevremizdekileri rahatsız edecektir.
• Görüşmek istediğimiz kişiyi cep telefonundan aradığımız zaman bunu kesinlikle sekreterimiz aracılığıyla yapmamalıyız.
• Sessiz iletişim yapmamız gerektiğinde cep telefonumuzun zil sesini kısarak SMS aracılığı ile haberleşebiliriz.
• Çok yakın dost ya da iş arkadaşlarımızla otururken çalan cep telefonumuzu cevaplamak zorunda kalırsak, mikrofonun üzerini hafifçe kapayarak onlardan izin istemeli ve arayan kişinin kim olduğunu belirtmeliyiz.
• İzin almadan hiç kimsenin cep telefonu numarasını başkalarına vermemeliyiz.
• Yasaların da belirttiği gibi araç kullanırken cep telefonumuzu kullanmamız yanlıştır. Görüşmelerimizi aracımızı uygun bir şekilde kenara park ettikten sonra yapmalıyız.
• İş yerinde çalışma mekanını toplu ve düzenli tutmak gerekir. Dağınıklık işe özensizliği çağrıştırır.
• Bir iş görüşmesinde konuşmak kadar karşı tarafı dinlemenin de önemli olduğu unutulmamalıdır.
• İş yerinde bir görüşme anında sürekli çalan telefonlar ve onları yanıtlamak konuğa büyük bir saygısızlıktır.
• İş yerinde insanların konuşmalarına kulak kabartıp masalarındaki belgelere göz gezdirilmemeli, gizliliğe saygı gösterilmelidir.
• İş yerinizde çalışma arkadaşlarınıza yüksek tonda seslenmeyin, Gerekiyorsa yerinizden kalkıp yanlarına giderek konuşun.
• İş yerinde bir tartışma anında sinirlerinize hakim olun ve böyle bir anda o ortamdan uzaklaşın. Bunu yapamadığınız zaman hemen özür dileyin.
• İş yerinde her zaman temiz olmak ve nahoş durumlardan kaçınmak için diş fırçanızla deodorantınızı elinizin altında bulundurmalısınız.
• İş yerinde fazla makyaj, sesli takılar, göz alıcı desenli giysiler uygun değildir. Orada sizin kendinizi nasıl hissettiğiniz değil, başkalarının sizin için ne hissettiği önemlidir.
• İş yerinde işin niteliğine uygun, giyimler seçilmelidir, bir moda evi ile finans kuruluşunun giyim tarzları çok farklıdır.
• İş yerinde kadınlar için olduğu kadar erkekler için de giyim kuralları vardır. Yağlı, kepekli saçlar, tıraşsız bir yüz, açık gömlek yakası, üst üste uyumsuz çizgili kıyafetlerden kaçınılmalıdır.
• İş yerinizde kullandığınız parfüm ve traş losyonlarınız, hafif ve ferah kokulu olmalı, iş arkadaşlarınız hava alabilmek için pencerelere koşuşturmak zorunda kalmamalıdır.
• İş yaşamında reddedilmesi gereken bir öneriye doğrudan hayır demek yerine nazik bir dil kullanılarak şirket politikasına uygun olmadığı belirtilmelidir.
• İş yaşamında yanıtı bilinmeyen sorulara doğrudan bilmiyorum demek yerine, karşı tarafa bu konunun araştırılacağı bildirilmeli veya yanıtı bilen bir kişiye yönlendirilmelidir.
• İş yaşamında sert geçeceğini bildiğiniz bir toplantıya bile yumuşak bir ses tonu ve güleryüzle başlarsanız, gergin havayı büyük ölçüde yumuşatabilirsiniz.
• İş yaşamında randevulara tam zamanında gidilmeli, bir gecikmenin söz konusu olması halinde ise bu durum karşı tarafa hemen bildirilmelidir.
• İş yerinde kimsenin dış görünüşü hakkında ” ne kadar hasta görünüyorsun ” ,” ne kadar kilo almışsın ” gibi yorumlar yapmayınız.
• İş yerinde ağlama, sızlama ve duygusal dışa vurumlar olmamalı, böyle bir anda kapalı bir odada sakinleşmek çözüm olarak benimsenmelidir.
• İş yerinde gereksiz konuşmalardan, sızlanmalardan ve dedikoducu diye anılmaktan sakınmalıdır. Bu durum kişiye gelecekteki kariyerinde olumlu puan kazandırmaz.
• İş yaşamında cinsiyet farkı gözetilmemelidir. Kadın veya erkek kapının yakınında olan kişi kapıyı açmalı, asansörde de kapıya yakın duran kimse ilk giren ve çıkan olmalıdır.
• Bir kapıdan girildikten sonra, nezaket kurallarına uyan her insan, arkadan gelen kişi için eliyle kapıya kısa bir süre açık tutmalı sonra yoluna devam etmelidir.
• Kalabalık bir asansörde, binenlere yer açmak amacıyla geriye çekilmek, inenlere de yol vermek gerekir.
• İş yaşamında başkalarının yaptığı işlerden dolayı size gelen övgüleri üstlenmeyiniz.
• İşinize zamanında gidin, toplantılara her zaman hazır olun, iletilmesi gereken raporları geciktirmeden yerlerine ulaştırın.
• İş yerinde toplantı düzenlemenin kuralları uygulanmalıdır. Katılımcılara toplantının amacı, başlama ve bitiş saati bildirilmeli, ajanda hazırlanmalıdır. Konuklar, masada yüzleri kapıya dönük olarak oturtulmalı, uzun sürecek toplantılara önceden gerekli ikramlar hazırlanmalıdır.
• İşinize birkaç dakika önce gelmek size o çalışma gününe başlamanız için bir hazırlık süresi sağlayacaktır.
• Zamanında yetişmesi olası görülmeyen bir iş için üstünüze gerekçeli açıklama yapmayı ihmal etmeyin.
• İş yaşamında hırslı kişi olmak ne kadar itici ise, insiyatif kullanan kişi olmak da o kadar takdir toplar. Çünkü, insiyatif motivasyon sağlar.
• İşyerinde çalışma saatlerinin bitmesini beklercesine gözünüz saatte olmasın. Saate çok bakmak geçen zamanı hızlandırmaz.
• İş yerinde olabildiğince fazla süre bulunmalısınız. Mazeret izinlerini sadece var oldukları için sonuna kadar kullanmak gerekmez.
• İş yerinde çevrenizdeki insanların varlığının farkında olmalı, bir doğum günü çiçeği, bir yardım önerisi ile ilişkileri daha sağlam ve verimli bir hale getirmelisiniz.
• İş yerinde gizli bir bilgiye sahipseniz, her ne pahasına olursa olsun, o gizli tutulmalıdır.
• İş yerinde meslektaşlarınız, arkadaşlarınız bile olsa özel sorunlarınızı hiçbir şekilde tartışmayınız.
• İş yerinde ödünç para istemek en iyi dostlukların bile bozulmasına neden olabilir. Acil bir durumda borç aldınız ise bunu geciktirmeden geri ödemeniz gerekir.
• Herkes kendisine iltifat edilmesinden hoşlanır. Güzel bir sözle bir insanın o günün keyifli geçmesini sağlayabiliriz.
• İş yaşamında konuşma yeteneğiniz yeterli değilse, bunu geliştirmeli, kendinizi doğru ifade edememe engelini ortadan kaldırmalısınız.
• Cep telefonumuzu kapalı tutmamız gereken yerde açık unutmuşsak, arandığımızda kesinlikle cevaplamadan hemen kapalı duruma getirmeliyiz.
• Cep telefonlarını yanımıza almayacağımız durumlarda kapalı tutmakta yarar vardır.
• İş yerinde sizden bir dakikanızı isteyen kişiye, gerçekten bir dakikanız olduğunu ve uzun bir görüşme ise sonraki bir zamana ertelemenin daha sağlıklı olacağını belirtmekten kaçınmayın.
• İş yerinde size gereken kırtasiye malzemesini önceden hazırlamak diğer insanlardan ödünç malzeme isteyen kişi olmanızı önleyecektir.

Alıntıdır

Yorum bırakın

Filed under Meraklılar için...

Tecrübe Dönemi Kapandı…

İş görüşmelerinde adayların önündeki en büyük engellerden biri deneyim. Pek çok yetenekli kişinin yüzüne sırf deneyimi olmadığı için kapılar kapatılıyor. Ancak son dönemde iş verenler deneyime değil yeteneğe odaklanmaya başladı.

İŞE ALIMLARDA DENEYİM OUT, YETENEK İN

HR dergi tarafından geçtiğimiz hafta düzenlenen ve Davranış Bilimleri Enstitüsü’nün (DBE) resmi sponsorluğunda gerçekleştirilen “8. Seçme ve Yerleştirme Zirvesi”ne “İşe Alımda Ezber Bozan Trendler” başlıklı sunumuyla DBE Proje Yöneticisi ve Eğitmeni Burcu Çanacık damga vurdu.

İşe alımda etkili olan ve akademik araştırmalarla kanıtlanmış son trendleri anlatan Çanacık, yetkinlik ve yeteneğe bakılarak yapılan işe alımlarında, deneyim ve referansa göre daha başarılı sonuçlar elde edildiğini belirterek “Artık deneyim ve referans out, yetenek ve yetkinlik in” dedi.

Eğitimde, işe alım sürecinin zorluğuna değinen Çanacık, revaçta olan referans kontrolü, deneyim gibi işe alım kriterlerinin, çalışanların performanslarıyla ilgili net fikirler vermediğini, hatta bunların en fazla yüzde 10’luk bir etkiye sahip olduğunu dile getirdi.Olumsuzluklara karşı toleranslı ve sosyal girişkenliğe sahip kişilerin daha başarılı olduğunu söyleyen Çanacık, kişilik envanteri uygulamalarında ise yüz yüze görüşmeden önce bu yeteneklerin analiz edilebileceğini ve bu sayede mülakat sürecinin daha verimli hale getirileceğini vurguladı. Yetkinlik analizi için ise mini simülasyonların kullanılmasının davranışı bire bir gözlemleme şansı sağladığını belirtti.

Yorum bırakın

Filed under Meraklılar için...

Kendini Gerçekleştiren Kehanet…

 

Psk. Nur Gezek’in kaleminden..

Konuya Nick adında bir demiryolu isçisinin öyküsüyle başlamak istiyorum.

 

Nick güçlü, sağlıklı bir işçi, manevra sahasında çalışıyor. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini iyi yapan güvenilir bir insan. Ne var ki, kötümser biri, her şeyin kötüsünü bekliyor ve başına kötü şeyler geleceğinden korkuyor. Bir yaz günü, tren işçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önceden serbest bırakılıyorlar.

 

Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içeriden kapıyı kapatıyor, kendini soğutucu vagona kilitliyor.

 

Diğer işçiler Nick’in kendilerinden önce çıktığını düşünerek çalışma alanından ayrılıyorlar. Nick kapıyı tekmeliyor, bağırıyor ama kimse duymuyor, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda olduğu için pek kulak vermiyorlar.

 

Nick burada donarak öleceğinden korkmaya başlıyor. Eğer buradan çıkmazsam, burada kaskatı donacağım diye düşünmeye başlıyor. İçerde yarısı yırtılmış bir karton kutunun içine giriyor. Titremeye başlıyor. Eline geçirdiği bir kâğıda karısına ve ailesine son düşündüklerini yazıyor:

 

Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuyabilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir.

 

Ertesi gün soğutucu vagonun kapısını açan işiler, Nick’in donmuş bedenini buluyorlar.

Üzerinde yapılan otopsi, onun donarak öldüğünü gösteriyor.

 

Fakat bu olayı olağanüstü yapan, soğutucu vagonun soğutma motorunun bozuk ve çalışmıyor olması. Vagonun içindeki ısı 18 derece ve vagonda bol hava var. Nick’in donarak ölmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil. Nick’in korkusu, kendini gerçekleştiren kehanet oluyor.

Buna benzer bir örnekte de bilim adamları bir araştırma yapıyorlar, araştırma için idam cezası almış bir mahkûm buluyorlar. Mahkûma bilim ve insanlık için çok önemli bir araştırma yaptıklarını, ancak bu araştırmada eğer kabul ederse çok ciddi bir beyin operasyonu geçireceğini, operasyondan sonra kanamasının devam edeceğini ve aynı gün öleceğini söylüyorlar.

 

Zaten 3 gün sonra idam edilecek olan mahkûm ölmeden önce bilime bir faydamız olsun diye düşünerek araştırmaya katılmayı kabul ediyor.

 

Ertesi gün mahkûm cezaevinden bayıltılarak çıkartılıyor, fakat kendisine hiçbir müdahalede bulunulmuyor. Mahkûma ayıldığında operasyonun yapıldığı söyleniyor ve tekrar cezaevine geri götürülüyor. Ertesi sabah mahkûm ölü olarak bulunuyor ve nedeni de aşırı derecede kan kaybı olarak belirleniyor.

 

Kendini gerçekleştiren kehanet kişinin başına gelebileceklerle ilgili öngördüğü şeylerin bir biçimde vuku bulması ve gerçekleşmesidir.

 

Bu çoğu zaman bilinçli bir durum değildir. Kimse başına kötü şeylerin gelmesini istemez ama kişilik özelliği olarak daha kötümser olan ve hayatta başına hep kötü şeylerin geleceğine inanan, şanssız olduklarını düşünen insanların farkında olmadan yaşadıkları bundan başka bir şey de değildir.

 

Hepimiz zaman zaman şu sözcükleri söyler ya da başkalarından işitiriz:

 

“Her şey üst üste geliyor”,
“Bütün uğursuzluklar da gelip beni bulur zaten”,
“Bende şans olsaydı anamdan kız doğardım.”

 

Bir süre sonra telaffuz ettiğimiz bu gibi genellemeler bizim gerçeğimizle örtüşmeye başlar. Bunun nedeni aslında gerçekten bütün uğursuzlukların gelip bizi bulmak istemesi midir?
Bütün şanssızlıklar bizim için mi vardır?
Yaşadığımız güzel olaylar yok mudur?
Daha pozitif bakabilsek hayata, yine de yaşadıklarımız değişmez mi?
Doğru yanıtı bulmak için doğru soruları sormak çok önemlidir.
Doğru soruları sorarken kendi doğrularımız da bizim rehberimiz olacaktır.

Kendini gerçekleştiren kehanetlerimiz vardır.
Başka bir örnekle açıklamak gerekirse kendisinin değer görmediğini, sevilmediğini düşünen birisi çevresindeki her türlü reaksiyonu, kendisiyle iletişime geçen insanların söylediklerini negatif algılayacak, onlara düşmanca ve şüpheyle yaklaşacak, bir süre sonra gerçekten çevresi tarafından dışlanan sevilmeyen bir insan haline gelecek ve bu durumda da son olarak iç sesi kendisine şunu söyleyecektir. Ben zaten biliyordum beni sevmediklerini.

Kişi kendi kehanetini bir süre sonra farkında olmadan sergilediği davranışlarla gerçekleştirmiş olacaktır. Bu durumda bile kendi haklılığının pekiştiğini düşünerek kendi davranışları konusunda iç görü geliştiremeyecektir.

Bu kuram Pigmalion Etkisi olarak da tanımlanır. Bu kurama göre diğer kişiler hakkında hatalı görüşleri bulunan birey, kendi hatalı görüşlerini doğrulayacak şekilde davranır ve hedef kişilerde aynı yönde davranışlar sergiler, kişinin hedef kişiler hakkında beklentiler oluşturması, ardından da bu beklentilere göre davranması ve sonuçta da diğer kişilerin bu beklentiye uygun şekilde tavır sergilemesiyle beklentiler doğrulanır.

Burada diğerlerinin davranışlarını kişinin kendi beklentileri belirler. Kendisi hakkında olumsuz düşüncelere ve benlik imajına sahip bir insan, kendisinin eğlenceli bir insan olmadığını kimsenin ona katlanmayacağını, ondan hoşlanabilecek insanların olmadığını düşündüğünde, diğer kişilere bu beklentisine uygun şekilde davranacak, başkalarına karşı surat asacak, bunun neticesinde de diğer kişiler tarafından aranıp sorulmayan bir insan olacaktır.

Başkalarından aldığımız geri bildirimlerde bu yönde bizim iç gerçeğimizle bütünleşir.
Bir insana sevilen bir insan olduğunu hissettirirseniz gerçekten daha mutlu ve sevilen bir birey olur.
Bir çocuğa zeki bir çocuk olduğunu hissettirirseniz o çocuk bir süre sonra daha Başarılı bir öğrenci olmaya başlar.
Kendinizin değerli olduğuna inanırsanız gerçekten değer verilen bir birey olursunuz ve kehanet gerçekleşir.
Başkalarının bize vereceği geri bildirimler bu yönde etkilenmiş olur.
Değer verilmeyen, itici, şanssız bir insan olduğumuza inanırsak şanssızlıklar hep bizi bulur.
Neye inanıyorsak başımıza o gelir,
bu durumda başımıza ne gelmesini istiyorsak ona inanmayı öğrenmek gerekir.


Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

Değerlisiniz…

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.“

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu” der “benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.”

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. “Buna kaç lira istiyorsun?” Öğrenci sorar: “Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.” Öğrenci, “Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: “Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.”

Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler.

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır. Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?” Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir.

Bilge hoca çok kısa cevap verir: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve o değerini bilenin yanında kıymetlidir.” Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır. Mesele kuyumcuyu bulmaktadır…

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

Maksimum Verimlilik İçin 30 Taktik

1-    Ele, saf dışı bırak: Kendi omuzlarımıza yüklediğimiz birçok iş, aslında yapılması pek de şart olmayan işlerdir. Bunları belirleyip gereksiz olanları hemen elimine edin.

2-    Günlük hedef koy: Açık ve net bir amacınız yoksa dikkatinizin dağılması ve konsantrasyonunuzun kaybolması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden her güne bir hedef koyun, o gün içinde o hedefe ulaşın. Karar verin ve 24 saat içinde yapın.

3-    İlk önce en zor olan: Ertelemenin önüne geçmek için sizin için en sıkıcı ve zor olan işi ilk önce yapın. Sabah ilk olarak onu
sonuçlandırırsanız gün sonuna erteleme yükünden kurtulursunuz.

4-    Eşref saatini belirle: Günün hangi saatinde maksimum düzeyde verimli olduğunuzu belirleyin. Sabahın erken saatleri mi, öğleden sonra mı, gece yarısı mı? Bu zaman aralığı kişiden kişiye değişir. En önemli ve öncelikli işlerinizi bu saatlerde yapın, daha az önemli olanları ise diğer saatlere gelecek şekilde programlayın.

5-    Sana özel bir ortam: Bireysel çalışmalarınız için sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz, çalışacağınız işle baş başa kalabileceğiniz
bir ortam oluşturun. Işık düzeyini, ortamın sıcaklığını ayarlayın ve bu zaman dilimi içinde konsantrasyonunuzu dağıtacak her şeyden izole olarak kendinizi işinize verin.

6-    Mini kilometre taşları koy: Bir işe başlarken, bitirmeden ulaşmanız gereken bir hedef belirleyin. Diyelim ki kitap okuyacaksınız, “En az 40 sayfa okumadan kalkmayacağım” diye bir söz verin kendinize. Yaptığınız ne olursa olsun, büyük ya da küçük, mutlaka bu tür bir hedef koyun.

7-    Parçalara ayır: Zihninizin etkinliğine göre işinizi 30-40 dakikalık parçalara ayırarak yapın. Bu, hem tamamlaması uzun süren bir işten gözünüzün korkmasını önler, hem de her bir parçaya daha etkin bir beyin ve enerjiyle başlamanızı sağlar.

8-    Destele: Bir dizi telefon görüşmesi gibi benzer nitelikli işleri yapmanız gerekiyorsa bunları günün farklı bölümlerine serpiştirmek yerine derleyip hepsini bir zaman dilimi içinde tamamlayın. Yani yapacağınız telefon görüşmelerinin listesini çıkarıp kendinize belirli bir süre vererek bu süre zarfında görüşmelerinizi yapın.

9-    Sabah kuşu ol: Diyelim ki büyük önem arz eden bir işiniz var. Erken yatın ve sabah 5 sularında kalkın. Biraz ceviz, fındık
yedikten sonra hemen bu işe sarılın. İnsanların yeni yeni uyandığı 8 sularında işinizin tamamladığını göreceksiniz. Ne demişler, erken kalkan yol alır.

10-    Sessiz fanus: Bir yazı mı yazmanız gerekiyor? Laptop’unuzu alın; ama internet bağlantısı olmasın. Bir kütüphaneye, rahatsız edilmeyeceğiniz bir kafeye, sessiz bir parka ya da arka bahçenize gidin ve yazınızı burada tamamlayın. Normal zamanlarda vaktinizi çalan cep telefonu, internet, iPhone vs. ne kadar takım edevatınız varsa evde bırakın lütfen!

11-    Tempo: Esnek olabileceğiniz bir zaman dilimi seçin ve her zamanki hızınızdan daha hızlı konuşun, daha hızlı yazın, daha hızlı yürüyün, daha hızlı klavye kullanın… Ortalama temponuzu artırma egzersizleri yapın böylece.

12-    Rahatla: Çalışma ortamınız rahatlatıcı renklerden, mobilya ve objelerden oluşsun. Hoş kokulu canlı çiçekler, aydınlık bir ortam, temiz eşyalar enerjinizi ve veriminizi yükseltir.

13-    Ajanda edin: Toplantılarınızı, yapmanız gereken telefon görüşmelerini, en önemlisi de belirli bir zamanda teslim edilmesi gereken işlerinizi programlamak üzere ajanda kullanabilirsiniz. Bu hem unutmanızı önler, hem de o haftaki işlere psikolojik olarak kendinizi hazırlamanızı sağlar.

14-    Pareto prensibine kulak ver: 80/20 ilkesi ya da “önemli azın yasası” ve “etken seyrekliliği yasası” olarak da bilinen bu kanuna göre herhangi bir işte sonuçların %80’i girdilerin sadece %20’inin etkisiyle oluşur. Bu yüzden enerjinizi bu %20’lik kısmı belirleyerek ona yoğunlaşmaya harcayın. Örnek olarak, elde ettiğiniz başarının %80’i tüm çalışmalarınızın %20’sini oluşturan
sabah çalışmaları tarafından belirleniyorsa çalışmalarınızı günün bu saatine yoğunlaştırmalısınız.

15-    Acil imdat planı: Ertelemeyi önlemek için hedefinizi beliler belirlemez işe koyulun, hiç vakit kaybetmeyin. Her işte olmasa bile bazı işlerde bu yöntem çok fonksiyoneldir. İşinizin nasıl tamamlanacağını planlamamış olsanız bile dert etmeyin, kervan yolda düzülür diyerek yola düşün.

16-    Sihirli 60 saniye: Bir konuda karar vermeniz gerekiyor. Kendinize 1 dakika verin ve en uygun olan kararı verin. Ardından 1 dakika daha alın ve ilk kararınızda sizi tereddüde düşüren şeyleri de hesaba katarak yeni bir karar verin. Artık negatifleri ve pozitifleri teraziye koyarak son ve net karara varabilirsiniz.

17-    Termin belirle: İşi bitirmek için kendinize bir mühlet tanıyın ve hangi gün, saat kaç civarı bitireceğinizi belirleyin. Bu süreyi göz önünde bulundurarak hızınızı ve çalışma temponuzu ayarlayın. Ani ve beklenmedik olaylar dışında süreyi ileri atmayı planlamayın sakın!

18-    Söz ver: Yakınlarınıza işi ne zaman bitireceğiniz konusunda söz verin. Size ara sıra hatırlatmalar yapmalarına imkân sağlayın. Bu, onlara karşı sorumluluk duygunuzu harekete geçirerek sizi hızlandırır ve motive eder.

19-    Dakik ol: Kararlaştırılan yere vaktinde varın, hatta biraz erken gidin. Yol, trafik gibi bahanelere sığınmamak için olasılıkları hesaba katarak yola çıkın.

20-    Ara okumalar yap: Durakta, muayenehanede beklerken, seyahat ederken, hatta kuaförde saçlarınız yapılırken bir şeyler okumaya gayret edin. Bu şekilde günde bir makale okusanız yılda 365 makale eder.

21-    Rezonans oluştur: Hedeflerine ulaştığınızı ve o anki durumunuzu hayal edin. Hedefinizi önce zihninizde gerçekleştirirseniz gerçeğe ve geleceğe yönelik titreşimler oluşturmuş olursunuz.

22-    Işıldayan ödüller: Bir başarınızın ardında kendinizi ödüllendirin. Ödülün ışıldaması için pahada yüksek olması gerekmiyor tabi ki. Ödül bir sinema bileti, eğlence parkında bir akşamüstü ya da bir masaj seansı olabilir. Yaşadığınız yer şehir merkezinden uzaksa, hangi ödül kırlarda bir yürüyüş kadar ışıltılı olabilir ki!

23-    İkinci çeyrek işleri belirle: Önemli olan ama aciliyeti bulunmayan, zamana yayılabilen işleri belirleyerek, acil işleri
tamamladıktan sonra bunlara esnek bir zaman ayırabilirsiniz.

24-    Akşamdan hazırlan: Günün sonunda ertesi gün yapacağınız işip lanlayarak gerekecek malzemeleri hazırlayın. Ertesi gün rehavet çökmeden ve hazırlık telaşına düşmeden bu işinize başlayabilirsiniz.

25-    Yarıda bırakma: İşi tamamlamak üzere başladıysanız, o iş %100 bitmeden başından ayrılmayın.

26-    Rastgele seç: Oldukça uzun bir iş gözünüzü korkutuyorsa, önce hazırlık niteliğinde o işin ufak bir parçasını rastgele
seçerek tamamlayın. Mesela çalışmanız gereken bir kitabın içinden bir sayfa seçin ve o sayfayı okuyun. Bir sürü telefon görüşmesi yapacaksanız ve önünüzdeki uzun isim listesi sizi korkutuyorsa, bir kişiyi seçip hemen arayın. Bu, işe kolay yoldan başlamanızı sağlar ve gözünüzün korkmasını önler.

27-    Biraz da kötü iş yap: Mükemmeliyetçilikten kurtulmak istiyorsanız hayali bir başarısız çalışma gerçekleştirin. Mesela ilk yılda batan bir iş planı kurun. İşlevsellikten uzak bir web sitesi yapın. Bunlar kimseyle paylaşılmayacağı ve size özel kalacağı için hiçbir tehlike arz etmiyor. Böylece kötü sonuçlar doğuran işler yapmanın yolunu da test etmiş olursunuz.

28-    Çapraz aşılama yap: Farklı sosyal ortamlara, hobi gruplarına, sanat kurslarına katılın. Kendinizi farklı açılardan geliştirmeye bakın. Buralarda edindiğiniz bir bilginin hiç alakasız görünen bir alanda size ışık tutup fayda getirdiğini gördüğünüzde çok şaşıracaksınız.

29-    Duygularını hiçe sayma: Duygularınızı hiç kullanmaksızın süreceğiniz bir hayat onların küflenip yok olmasına neden olur. Duygularınıza değer verin, kulak verin.

30-   Optimize et: Sıklıkla kullandığınız yöntemleri belirleyip bunları adım adım bir kâğıda yazın. Daha verimli olabilmeleri için neler yapılabileceğini kâğıt üzerinde analiz edin. Daha sonra bunları uygulayıp test edin. Bazen gözümüzün önünde olan bir şeyi
mikroskopla yakından incelemeden göremeyiz çünkü.

Alıntıdır.

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

Google ve taksi durağı

Otobüsten indim, bagajımı aldım. Durakta bekleyen tek taksiye doğru arkadaşlarla  yürüdük. Durakta başka taksi olmadığı için taksinin yanında kuyruk oluşmuştu. Taksi şoförü elindeki telsizle, bağlı olduğu taksi durağını aradı, bekleyen müşteri sayısını söyledi. Taksi bekleyenlere döndü:

“Beş dakika içinde iki taksi gelecek,” dedi.

Ben arkadaşlarımla birlikte taksiye bindim. Şoförümüz genç, takım elbise giymiş, saçı sakalı gayet düzgün birisiydi. İşlerin nasıl gittiği konusunda sohbet ettik. Bir taksi durağının nasıl yönetildiğini merak ettim.

“Abi, arabalar kendimizin, durağa bir başkan seçeriz. Yönetimi o yapar. Kuralları ortak koyarız. Mesela müşteriyle tartışmanın cezası üç gün duraktan uzaklaşmadır. Bu üç gün ekonomik olarak 500- 600 lira demektir.”

“Cezaya uymama gibi bir şey olur mu?”

“Hayır, bu bizim ekmek paramız, kurallarımız bizi daha tercih edilen bir durak yapıyor. Hepimiz bunun farkındayız. Kararlara da  cezaya da herkes uyuyor.”

“Başka kurallarınız var mı?”

“Var, kendi aramızda tartıştığımızda da yine ceza var. Bunun dışında, kravat, her gün tıraş olmak, bakımlı olmak   yine kurallarımız arasında.”

“Sigara içme konusunda kuralınız var mı?”

“Takside sigara içmemiz yasak.”

“Kurallarınızın faydasını görüyor musunuz?”

“Tabii, görüntü, davranış şekli güven oluşturuyor, özellikle bayanlar bizim taksileri tercih ediyorlar.”

“Durağa yeni taksi  veya şoförü nasıl alıyorsunuz?”

“Durak başkanımız gelen kişiyle mülakat yapar, öncelikle kurallarımıza uyup uyamayacağına bakar, bizim kurallarımıza uyabilecek  kişileri  aramıza alırız, sonra iş yapma kabiliyetini sorgularız. Sonuç da gayet iyi olur.”

İki  gün önce google’ın İK Direktörü’nün seminerine katılmıştım. “ Nasıl eleman alıyorsunuz sorusuna verdiği cevap “Kendi kültürlerine uyabilecek insanları alıyoruz,” şeklindeydi. Tabii diğer özelikleri  de inceleniyor. Ama ilginç  olan bir taksi durağı ve google’ın çalışma benzerlikleriydi. Bir taksi durağı ve Google . Yönetim konusunda bilgi her yerde var. Bilgiyi uygulamak fark yaratıyor.

İlter Akınoğlu’ndan alıntıdır…

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized

İş telefonu…

Ev telefonu faturası hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış ;

Baba : ‘Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.’

Anne : ‘Aynen ben de… Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu.’
Oğlan : ‘Vallahi ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.’
Kız : ‘E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki..’
Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar…
Hizmetçi : ‘Eee… Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz…’

Yorum bırakın

Filed under Uncategorized